Ankara’dan İstanbul’a CHP’de herkes Güler Buğday’ın Baykal’a uyarısını konuşuyor: Sabırları zorlamayın

Gerçi… 12 Eylül 1980’de kapatıldıktan sonra 9 Eylül 1992’de Deniz Baykal’ın genel başkanlığında yeniden kurulması sürecinde yer almadı ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin yakın dönem geçmişinde Güler Buğday’ın ayrı bir yeri var.
O yer…
SHP döneminde Parti Meclisi Üyeliği yapan Buğday’ın, CHP-SHP birleşmesi sürecinde önemli bir rol oynamasından kaynaklanıyor.
Nitekim…
O süreçteki katkıları nedeniyle bir dönem Deniz Baykal tarafından çok önemsendi ve ne zaman arasa Baykal’la çok rahat görüşebilen kişilerden biri oldu.
Dahası…
O dönem spor giysileri üreten Güler Buğday, her yıl Deniz Baykal için özel bir eşofman modeli üretip gönderir, Baykal da sabah yürüyüşlerini bu eşofmanla yapardı.
Övünmek gibi olmasın…
Aynı eşofmandan bir de bizim geniş bedenli ölçülerimize göre üretirdi.
Dolayısıyla…
O yıllar, Ankara’da Oran sitesinin çevresindeki ormanlık alanda Deniz Baykal ile Bursa’da Kültürpark’ta biz aynı eşofmanla sabah yürüyüşüne çıkardık.
Yani…
Baykal’la Buğday arasında böyle bir yakınlık vardı.
Tanıyanlar bilirler…
Güler Buğday’ın en önemli özelliklerinden biri, tanıklık ettiği ve yanlış olduğuna inandığı konularda susmaması ve bu konuda ilgili yerlere uyarma ihtiyacı hissetmesidir.
2002 genel seçimleri öncesi CHP’den milletvekili aday adayı olduğunda da, SHP-CHP birleşmesi sürecinde keskin bir şekilde taraf olması nedeniyle işbaşına gelmelerini sağladığı o günün CHP kadrolarında, Genel Merkez bağlantılı bazı yanlışlar yapıldığına inandı.
Tarzı gereği de…
Bu durumu Deniz Baykal’la paylaşmak ve bir anlamda uyarmak gereği hissetti. Ama isteğine tam ulaşamadığı gibi, Baykal’ın uyarıya konu olan kişilerin yanında yer alması nedeniyle de tüm ilişkileri yerle bir oldu.
Güler Buğday çok uzun süredir aktif siyasetin içinde değil. Siyaseti ve gelişmeleri evinden izliyor, temaslarını da dar bir çerçeve içinde tutuyor.
Geride bıraktığımız 12 Eylül referandumu için CHP’nin propaganda çalışmalarına katılarak yıllar sonra kısmen sahaya çıkmış oldu.
Fakat…
Referandum sonrası Deniz Baykal’ın sonuçları Taraf gazetesinden Rasim Ozan Kütahyalı’ya değerlendirirken “acilen kurultayın toplanmasını ve genel sekreterin yetkilerini yeniden belirleyecek tüzük değişikliği” istemesi üzerine, Deniz Baykal’a yönelik dost uyarısı yapma gereği duydu.
Bu amaçla da…
“Deniz Baykal’a ikinci ciddi uyarımdır” başlığıyla kaleme aldığı 12 sayfalık yazıyı www.yenibursa.com internet sitesinden yayınladı.
İzlenimimize göre…
Ankara’dan İstanbul’a ve Bursa’daki CHP örgütü kulislerine kadar her yerde, Güler Buğday’ın Deniz Baykal’a yaptığı uyarı konuşuluyor.
Bu sayfalarda…
Buğday’ın yazısının tamamını alıntılamayacağız. 2002’deki ilk uyarısını merak edenler Yenibursa.com’dan ayrıntıları okuyabilirler.
Yazısının başında…
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, Genel Sekreter Önder Sav’a en önemlisi de toplumda umut olmaya başlayan CHP’ye kurulmak istenen tezgâhı gören birisi olarak uyarıda bulunmak” zorunluluğu hissettiğini kaydediyor.
Referandumdan çok kısa bir süre sonra Deniz Baykal’ın ve Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamaması üzerine Nesrin Baytok’un yaptığı açıklamalara tepki gösteriyor:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun referandumda oy kullanamamasını bahane eden ve nasıl vekil olduğu ortada olan Nesrin Baytok, sinekten yağ çıkarmak istercesine  ‘Deniz Baykal’ın kütüğünü ben tutardım’ diyerek rol kapıyor ve kendine pay çıkarıyor. Nesrin Hanım,  lütfen susunuz… Bu seferde mizah dergilerine malzeme olmayınız… Size kim sordu ‘Deniz Bey’in kütüğünü  siz mi tutuyordunuz?’ diye!!!  Tövbe tövbe…”
Bu noktada…
Baykal’a kurulan kaset komplosunu içine sindiremiyor ve şunları yazıyor:
“Sayın Deniz Baykal’ın siyasetteki azmini- hırsını- emeğini- birikimini bilen ve takip eden bir insan olarak asla böyle bir sonu hak etmediğini her yerde söylüyorum.
Lakin:
Deniz Baykal’ın ‘rezilce-alçakça-şerefsizce’ bir planla genel başkanlıktan inmek zorunda bırakılması ne kadar üzücüyse;
Önder Sav ve Milletvekillerinin çoğunluk desteği ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesi de o kadar hayırlı olmuştur.
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun halkta karşılığı olduğu; anında esen olumlu rüzgârla ortaya çıkmıştır. İşte buna halk desteği denir.”

Gözlemini aktarıyor:
“Bizzat katıldığım referandum çalışmalarında bu coşkuyu ve mutluluğu her yerde gördüm.”
Halkın bakışında Kemal Kılıçdaroğlu fonksiyonuna dikkat çeken değerlendirmelerin ardından şu tespitini de paylaşıyor ve kendi çapında sorgulama yapıyor:
“Bunları yazarken Sayın Kılıçdaroğlu’nun halktaki yani seçmendeki karşılığını ve olumluluğunu anlattım.
Yoksa ömrü siyasetle geçmiş bir insan olarak Kılıçdaroğlu’nun tüm örgütlerde aynı heyecan ve umudu yeşerttiğini söyleyemem.
Mecburiyetten sevinir görünen kesimlerin dürüstlüğüne de güvenemem.
Yıllardır sürdükleri saltanatın ve derebeyliğin sona ermesini içlerine sindirdiler mi sanıyorsunuz?
Hele hele on ay sonra yapılacak seçimlerde milletvekilliğini garantilemiş birinci derece Baykalistler’in referandum sonuçlarındaki başarı umurlarında mıydı? Acaba bu kesimler referandumda nasıl oy verdiler?”

Şöyle devam ediyor:
“Referandumun üzerinden 24 saat bile geçmeden Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu sayesinde kurtulduk sandığımız kabus yeniden egemen olmak için start verdi
Benim anladığım;
Kendilerini vazgeçilmez sanıp yıllarca hak hukuk tanınmadan parti içinde despot bir anlayışla hükümdar olanlardan kurtulmanın halkta umut yaratması, kaşarlanmış siyaset bezirgânlarının metabolizmalarını bozmuş.
Bu türler,  Deniz Baykal’ın eteklerine yapışarak siyasette var olmak için koro halinde ‘Kurultay isteriz’ diye bağırmaya başladılar.”

Ardından…
“Kılıçdaroğlu’nun söylemleriyle CHP yeniden ete kemiğe ve ‘Sol-Sosyal Demokrat’ bir kimliğe bürünmeye başladığını” vurguluyor ve doğrudan Baykal’a sesleniyor:
“Sayın Deniz Baykal çok tecrübeli bir siyasetçidir. Yaptığı her şey hesaplı-kitaplıdır. Sormak lazım kendisine; bir defa referandumun üstünden 24 saat geçmeden böyle bir değerlendirme yapmak ve CHP’yi başarısız ilan edip kurultay istemek kendisine yakıştı mı?”
Bu durumu…
Yani Baykal’ın tüzük değişikliği içeren kurultay isteğini “CHP yönetimine yönelik uyarı ve eleştirileri ‘geri dönme sinyali’ olarak örgütlere atılmış bir işaret fişeği” kabul ediyor.
Sonra da…
Bu görüşten yola çıkarak kendi yorumunu yapıyor:
“Siyaseti doğru okuduğumu her fırsatta söyleyen ve önceden iddialarımı yazan ve haklı olduğumda tüm okurlarca tespit edilen bir siyasetçi olarak yine iddia ediyorum:
Bu durum, yani Deniz Baykal’ın şu aşamada geri dönüşü CHP’nin baraj altında kalmasının sebebi olur.
Yine Baykal’lı CHP yüzünden en az 400 milletvekili çıkaracak olan AKP, ülkenin felaketi olur.”

Asıl noktaya işaret ediyor:
“Acilen tüzük değişikliğinin yapılmasını isteyen Baykal, “Dışlanmış tüm CHP’liler partiye kazandırılmalıdır” dedi.
Vallahi okuyunca nefesim tutuldu ve etlerim diken diken oldu.
Ben bu davanın hâkimi olsam burada bu sözlerden sonra kalemimi kırardım…
Bu konuda bu ülkede herkes konuşabilir ama asla ve asla konuşamayacak tek kişi Baykal ve köhnemiş politbürosudur.  Fazla söze gerek yok kısa bir anımsatma yapayım yeter.”

Anımsattıkları da şunlar:
“Deniz Bey ve efradı, sizler değil miydiniz; Sevgili Hocam Aydın Güven Gürkan’ı dışlayan, Ercan Karakaş’ı saf dışı bırakan, Mümtaz Soysal’ı unutan…
Farklı bir örnek:
Eski Genel Sekreter Ertuğrul Günay’ın yıllarca yok sayılmasını sağlayan.
Hiç aklınıza gelmez mi Fikri Sağlar’ı neden hangi amaçla ihraç ettiğiniz?
Mehmet Moğoltay’a, Seyfi Oktay’a, Ziya Halis’e, Yakup Kepenek’e yaptıklarınız neyle izah edilecek?
Yaşayan Efsane Başkan Ahmet İsvan’ı, eski genel başkanlardan Hikmet Çetin’i, Altan Öymen’i yok sayıp unutan kimdi?
Rahmetli İsmail Cem gibi bir değeri alıp kullanıp dışlayan ve sonunda onun kurduğu partinin iki üç puanlık oyu için birleşme bahanesiyle hepsini yutup yok eden başkası mıydı?
Seçimde vitrin süsü olarak büyük açılımlarla davet ettiğiniz Zülfü Livaneli ve Yaşar Nuri Öztürk’ü nasıl kapı dışına koyduğunuzu bilmiyor muyuz?”

Anımsattıklarının ardından soruyor:
“Daha da önemlisi size her konuda yardımcı olmuş, işlediğiniz tüm günahlarınıza ortak olmuş, sizin koltuğunuzda rahat oturmanız uğruna parti hukukunu katletmiş tüm can dostlarınızı da sıra sıra kapı önüne siz koymadınız mı?
Bir vefasızlık örneğini de size ağabeylik yapmış, bu günlere gelmenizde maddi manevi katkıları olmuş can dostunuz Erol Çevikçe’ye ye sırt çevirerek yapmadınız mı?”

Özel bir paragraf da açıyor:
“Sayın Önder Sav size gerçekten ihanet etimi biz bilemeyiz.
Ancak Sayın Önder Sav, en kritik günlerde verdiği cesur kararıyla CHP’ye ihanet etmemiştir.
Halkına da ihanet etmemiştir. Bırakın ihaneti, şarampole yuvarlanmakta olan CHP’nin direksiyonunu sağlama alarak önünü açmış, yolunu göstermiştir.
Ayrıca AKP iktidarında karanlığa sürüklenen ülkenin yoluna CHP’nin alternatif olmasını, güvence ve sigorta olmasını sağlayarak tarihe geçmiştir.”

Değerlendirmesi şu:
“Yıllardır sağ zihniyetlerle sömürülen halkımız 8 yıllık AKP’ iktidarlarında bireylikten kulluğa sürüklenmiştir. Ülke talan edilmiştir. Halk ötekileştirilerek bölünme noktasına getirilmiştir.
Yoksulluk sınırı namus kavramını aşmıştır. Kadınların ve 13’ndeki kız çocuklarının alınıp satılabildiği et pazarlarında ahlak-vicdan ve hayâ dibe vurdurulmuştur.
İşte bu zor ve utanılası koşullarda bile halka umut olamamış bir CHP ve yıllarca başında saltanat süren ‘Deniz Baykal ve ekibine sizler hakkınızı helal eder misiniz?’ diye sorsam:
Şahsen ben etmem. Sizlerinde aynı kanaate olduğunu duyar gibiyim.
Peki, ‘Genel Sekreter Önder Sav’a hakkınızı helal eder misiniz?’ diye sorsam:
Ben verdiği tarihi karardan dolayı Önder Sav’a bırakın hakkımı helal etmeyi kendilerine binlerce kez teşekkür ederim.”

Bu sözlerini kimsenin istismar etmemesini isteyerek sürdürüyor:
“Yıllarca ideolojiden yoksun, bilgi-birikimi olmayan, sadece yandaşlık mantığıyla sağdan soldan toplanan, siyasetten bihaber ve beklentili fertlerin oluşturduğu yönetimleri savunacak değilim.
Ne de bu anlayıştakilerin masa başlarında, kapalı kapılar ardında yazdıkları kurşun asker niteliğindeki delegelerin belirlediği yereldeki veya üst organlardaki yöneticileri kutsayacak değilim.
Ben isterim ki CHP’de sağdan soldan emanet alınmış çok üye ile övünme yerine; nitelikli, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini özümsemiş üyeleri ile gururlansın.
CHP’de delege ağalığının son bulduğunu, parayla delegelerin tayin edilmediği, etnik kimliklerin, mezhepsel kayırmaların olmadığı bir anlayış egemen olsun isterim.”

Şu çağrıyı yapıyor:
“Sayın Deniz Baykal ve efradı ile yereldeki uzantıları boşuna demagoji yapmasınlar. CHP’yi düşünüyormuş gibi yaparak kargaşa ve kaos yaratmasınlar.
Kemal Kılıçdaroğlu, önderliğinde halkın umudu olabilecek olan CHP’nin önünü kesmesinler.
Bizler bu tür filmleri İnönü-Baykal savaşları döneminde ve Altan Öymen’in Genel Başkan seçildiği zaman defalarca izledik.
Önce parti meclisi kuşatılacak, sonra ‘Sensiz olmuyor… İnadına Baykal’ talebiyle seçimli kurultay toplanarak gereği yapılacaktır. Gördüğüm kadarıyla bu film artık bu sinemalarda iş yapmaz.”

Ricası ve arzusu şu:
“Daha fazla itibar kaybedilmemesi ve saygınlık yitirilmemesi için Deniz Baykal gereksiz yere konuşmasın.
Yıllarca sefa sürdüler. Yıllarca parti içinde hak hukuku yok ederek hükümranlık sürdüler. Yeter… Yeter artık.
Bundan sonra kurultay diye ısrar ederlerse inanın kendileri üzülür. Bir ömür boyu CHP’de sefa sürüp hep muhalefette kaldılar.
Madem bir tüzük değişikliği ile partinin oyları 5 puan artıyordu o halde neden CHP’nin baraj altında kalmasına müsaade ettiler?”
Son uyarısını ise şu sözlerle yapıyor:
“Bundan sonra partiyi geriye götürmek için kim konuşursa bizlerde karşılığını vereceğiz.
Yıllarca partiye zarar vermeyelim, aman AKP karşısında oy kaybetmeyelim diye sustuk. Parti terbiyemizden uluorta konuşmadık.
Daha fazla sabırları zorlamayın.
Size duyduğumuz veya duymak zorunda hissettiğimiz saygıyı tümden yok edip ortadan kaldırmayın.”

About leothemaster

5 Ekim 1969 yılı Ankara doğumluyum. İlköğretim, lise ve üniversiteyi de Ankara’da okudum. 1995 yılında ise ODTÜ Fizik bölümünden mezun oldum. 1990′lı yıllarda başlayan bilişim hayatım, 2004 yılında biraz kabuk değiştirdi. Levent, Leo oldu ve LeoTheMaster olarak tanındım. İçimdeki yazma isteğini sanal ortama aktarmak için ilk blog sayfamı açtım. Bu başlangıçla birlikte Türkiye’deki ilk blog yazarlarından birisiyim. Uzun yıllardır blog yazıyorum ve pek çok blog sayfam var. Ayrıca köşe yazıları, İngilizce ve Türkçe teknolojik sunu / makalelerim var.
Bu yazı Genel içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.